Bir kere yeşerdi mi, huy kurumuyor; insan düşünmeden edemiyor.
Tarif edilmeye yanaşmayan duygular var, ne zaman doğduğu belirsiz, sanki hep orada. Belki de bazen insan o duygunun içine doğuyor. Hangi suya girse, hangi tepeyi aşsa, o duyguyu aşamıyor, o hissiyatı yıkayamıyor. Ama alışıyor da; inanmazsın insan her ağrıya, her kaşıntıya, nereden geldiği belli olmayan her sızıya alışıyor. Ama insan bazen de işte, tahammül edemiyor. Batamıyor da, çıkamıyor da; debelendikçe sadece su yutuyor. O tuzlu su burnundan genzine kaçıyor, günlerini, gecelerini yakıyor cayır cayır. Insan bazen işte, hep girdiği denize bile yabancılaşıyor.
Sonra bir bakıyor, kalbi dalından aylar önce kopan bir yaprak gibi kurumuş; içi çekilmiş, kabuğu yamulmuş. Kimbilir ne kadar zamandır içinde yüzdüğü su genzinden kulaklarına kadar gitmiş de, boynundan aşağısını unutmuş. Damarları, saatlerdir suda olan ellerinden daha çok buruşmuş.
İnsan işte, ne kadar savaşmak istemese en az o kadar savaşıyor. Yeşeren huyları kurumuyor insanın, düşünmeden edemiyor. Ve tabi kalbi yoruluyor, elinden, ayağından, gözünden, yüzünden daha çok; inanmazsın, insanın kalbini en çok o tarif edilmeye yanaşmayan duygular yoruyor.
İnsanın kalbi neden tam yumruğu kadar sanıyorsun;
dünyayla savaşırken aslında elinden çok kalbini kullanması gerekiyor.
Sonra bir bakıyor, kalbi dalından aylar önce kopan bir yaprak gibi kurumuş; içi çekilmiş, kabuğu yamulmuş. Kimbilir ne kadar zamandır içinde yüzdüğü su genzinden kulaklarına kadar gitmiş de, boynundan aşağısını unutmuş. Damarları, saatlerdir suda olan ellerinden daha çok buruşmuş.
İnsan işte, ne kadar savaşmak istemese en az o kadar savaşıyor. Yeşeren huyları kurumuyor insanın, düşünmeden edemiyor. Ve tabi kalbi yoruluyor, elinden, ayağından, gözünden, yüzünden daha çok; inanmazsın, insanın kalbini en çok o tarif edilmeye yanaşmayan duygular yoruyor.
İnsanın kalbi neden tam yumruğu kadar sanıyorsun;
dünyayla savaşırken aslında elinden çok kalbini kullanması gerekiyor.