Friday, April 4, 2008

un crabe sur le rail.


gunlerden bir gun, metro bekliyodum.
saat ne gecti, ne erken.
ya da hem gecti, hem erken.

aylardir her gun gordugum, her kosesini, her kosesinde oturan farkli evsiz adami, her kosesindeki her evsiz adamin az cok neye benzedigini bildigim metro duraginda, gelmek icin hala 5 dakikasi olan metroyu beklerken, derinden bir ses duydum.
tarifi olmayan, cizirtiyla vizilti arasi, ne alcak ne yuksek bir ses.
ya da hem alcak, hem yuksek.

aranirken sesin kaynagini, gozum raylarin arasina takildi.
o agir, koyu, kuvvetli demir grilerinin arasinda, en ucuk, en hafif, en zarif turuncusuyla, bir yengec acmis gozlerini, yukari, bana bakiyordu. ne buyuk ne kucuk.
ya da hem kucuk, hem buyuk.

nedenini bilmeden, beni anlar mi diye dusunmeden, egildim; ellerim dizlerimde, hafif saskinlik, biraz delilikle, sordum; 'sen ne ariyosun burda?'
'hicbir sey aramiyorum. sen her sakin durdugunda sana gelip ne aradigini sorarlar mi?'
'haklisin'dedim. ama arkasini getiremedim.
daha mantikli bir soruyla denemeliydim, baska bi yoldan girmeliydim konuya.
'nereden geldin buraya?' dedim, icten ice, tekrar terslenmekten korkarak.
'kuzey atlantikten. aslina bakarsan ben de anlamadim nasi oldugunu, kalabaliktik, tek tek yitip gitti onumdekiler, arkamdakiler. aylar once buraya vardigimda, varip da sevincle arkama baktigimda hic kimsenin kalmadigini farkettim. kendini heyecana kaptirip, herseyi unutup sadece ileri gittigin olur ya, farketmezsin bir suru seyi, sanirsin onlar hep orda zaten, sanirsin hersey hep ayni zaten. ama meger kimse orda diilmis, meger hersey ne kadar degismis...ha, bir kac arkadasimin da ispanyada kaldigini ogrendim, sevindim onlarin adina...sakin sanma mutsuzum halimden, biraz karanliga, yalniz ka......'
ama bi anda, tam o anda sesi duyulmaz oldu, korkunc ugultusuyla tre yaklasiyordu, benim yanima, onun ustune dogru..bi an ona baktim, rahatti, susmus, trenin ofkesinin dinmesini bekliyordu sanki.
ve tren durdu. benim onumde, onun ustunde.
yuregim agzimda, agzim acik, binmedim, binemedim trene.
bekledim gitsin.
bekledim yarim kalan hikayesi devam etsin.
trecok gecmeden hareket etti, ayni ofkeyle kayboldu gozden.
ben daha cesaret edememisken ona bakmaya, yengecin sesini duydum derinden;
'ustunden her gun, tonlarca demir yigininin, binlerce insan yigininin, onlarca vagon yigininin gectigini hissettin mi hic?' dedi gulerek.
dedi, gecmedigini bilerek.
ve agzim acik, daha soyleyecek soz dusunurken, ruyayla gercek arasinda kosarken ben,
'dusunsene, calgicilar geciyo ustumden, bazen akordeon duyuyorum, bazen keman, bazen gitar. kadinlar geciyo ustumden, topuklu ayakkabilariyla, acele. ve adamlar geciyo ustumden, aksam saatleri ellerindeki cantalari oyle bir birakiyolar ki oturunca, merak ediyorum ne yordu onlari boyle..cocuklar geciyo ustumden, bagira cagira, yaslilar geciyo,agir agir, kosup da yetisemeyenler, yetisip de giremeyenler oluyo...bilsen buralarda neler oluyo!'dedi heyecanla.
'hep burada mi kalacaksin peki?' diye soruverdim bir anda, sordugumun anlamsizligini farkedemeyecek kadar hizli.
'bilmiyorum. sanirim bir sure daha..'
'yani bir dahaki sefere geldigimde, yine gorur muyum seni?'
'gorursun heralde' dedi gulerek..hem biliyo musun, aslinda beni goren ilk kisisin sen. herkes oyle mesgul, oyle yorgun ki..
hem artik kimse hicbirseye sasirmiyo ki..
gorseler bile, ne farkeder ki...?'

tam o sirada,yine, once trenin ugultusunu duydum, ardindan yengecin sesini;
'hadi bin artik buna, gec kalicaksin..
nasilsa gorusuruz yine,
nasilsa burdayim ben,
nasilsa yine gelirsin sen.....'

baska birsey daha soyledi mi duyamadim, tren onun uzerinde durup onlarca hayata kapilarini acip, bir o kadar da birakirken, o ne dusundu, kimlerin sesini duydu bilemedim.
yuzumde biraz anlamsiz, biraz saskin, biraz mutlu bir ifadeyle metroya bindim.
hayatimda ilk defa bir yengecle konusmus olmaktansa,
hayatimda ilk defa bir yengeci sevebildigime, ona icim urpermeden bakabildigime sevindim.