Wednesday, October 26, 2011

no vuelve.


pazar akşamı istanbul'daki bizler,
Van'daki diğer bizlere,
bu şarkıyla veda ettik.
insanın sahip olduğunu, birilerini kaybettiğinde farkettiği bir miras gibi,
biz de, uzaktaki bizi, belki de geç farkettik.

sonsuza gidenlerin arkasından mendilimizi salladık,
burda kalmaya direnenlere arka çıktık, üstlerini örtmeye, karınlarını doyurmaya, yaralarıa merhem olmaya çalıştık.
ve her birine, bazen içimizden bazen bağıra bağıra, dünyanın bu çok kıymetli topraklarını bizlerle paylaştıkları için teşekkür ettik.
bazen unutsak da, en çok son birkaç gündür bildik ki,
dünyanın uğruna asırlarca savaştığı bu toprak, aslında biz birlikte biz olabildiğimiz,
siz, onlar, başkaları demediğimiz için kıymetliydi.

aylardır süren bunca şiddet, hırs, nefretin içinde, aslında insan olduğumuzu da,
ne kadar yazıktır ki,
bir yanımız üşüyünce, bir yanımız sızlayınca, bir yanımız kanayınca hatırladık.


insanız, kuzeyden batıya, doğudan güneye.
hepimiz aynıyız.
hepimiz insanız.

kendini kanatmanın tek zararı kendine,
bunu da kendimizi kaybettiğimizde farkemek olacak, cezamız.






Friday, October 14, 2011

pleurer pour un rien, acheter un chien.


Paris'te okulda, muhtemelen yine kabiliyetsizliğimin doruklarında olduğum bi resim dersinde, Nathan'ın ipod'unun bi kulaklığı benim kulağımdayken, bi anda bu şarkı çalmaya başlamıştı. kim bu demiştim, rose'u bilmiyo musun demişti. bilmeliymişim meğer... zaten saçları soldan sağa düşen, biraz dağınık, iddiasını içinden dışına taşırmayan kadınlar ne yapsa, iyi yapar gibi gelir bana.
***


"Te faire mourir de rire, aspirer tes soupirs,
m'enfermer tout le jour, ecrire des mots d'amour,
Boire mon café noir, me lever en retard, pleurer sur un trottoir"



Monday, October 3, 2011

nasılım?



o ben ki,
bir kadında bir çocuk hayaleti mi
bir çocukta bir kadın hayaleti mi
yalnızca bir hayalet mi yoksa.

ne peki
yere dökülen bir un sessizliği mi
göğe bırakılmış bir balon sessizliği mi
işini bitirmiş bir org tamircisinin
tuşlardan birine dokunacakkenki
dikkati ve tedirginliği mi.


şiiriyazanEdipCansever
pattismith'içekenRobertMapplethorpe