Thursday, July 17, 2008

sirf masa ama dolu masa



hayatim boyunca en cok gipta ettigim insan grubu, gece olup herkesin sesi solugu kesilince masasinin basina gecip saatlerce tik demeden calisan, okuyan, yazan, cizen insandir. sabahlara kadar calisip, sabaha kadar birseyler yapmis olmanin verdigi memnuniyetle yatagina yatar, sabah uyandiginda masasi hala geceden kalmadir, kalabaliktir, uzerinde calisilmis, dusunulmus, kafa patlatilmistir, saatlerce. dunyadaki en guzel masa da, zaten bole bi masadir.

ben mesela, bi turlu olamadim boyle bi insan. olamiyorum; ciddi ciddi zorladim kendimi, ama yok. birseyleri tutturamiyorum. hayatimda sadece universite zamaninda sabahlara kadar ders calistim, ve evet yataga surunerek giderken arkamda biraktigim masa tam da boyleydi; bos kahve bardaklari, yarisi yenmis cukulatalar, bin milyon tane kagit parcasi, her yerde kalem, her yerde kitap.. ama o dersler calisildi, o siniflar gecildi, o okul bitti, ve bu donem cok cabuk cekti gitti hayatimdan! o zaman bu zaman, ne kadar ugrassam, o azim, o hirs, uctu gitti icimden!

ama yalan mi, cok ruhsuz olmaz mi oyle masalar.. hani yasanan bi evin, en yasanan koselerinden biri olup yine de her daim bos olan masalar..korkulur ole masalardan, korkulur oyle insanlardan..masa dedigin bi dolar bi bosalir, her gun baska sey anlatir; ustundeki toz bile toz degildir, yasanmisliktir, silinmislik, tekrar yazilmisliktir.

mesela benim derse dair en ufak birseyin olmadigi bugunku hayatimda bile, su anda masamda dort ayri defter var. biri sag elimin hemen altinda duran A4 kareli karalama defteri, aklima gelen ivir zivir icin. ikincisi sol ust kosede her daim acik duran ajanda, nerdeyim nerey e gidiorum bakmak icin. ucuncusu sol alt kosede duran siyah muji defter, dergilerden bulduklarimi yapistirmak ve onlarin hakinda dusunduklerimi hatirlatmak icin.ve yine sag alt kosede, mujinin ustunde duran mavi defter, aklima gelen daha mantikli fikirleri, ufak senaryo parcalarini, sonunu biturlu getiremedigim ama tamamen unutmayi goze alamadigim cumleleri yazmak icin.
ve bu defterlerin her birinin kendi kalemi var, icinde, yaninda, ustunde; bi deftere diger kalemle yazinca icim bi fena oluyo, yannis yapmisim gibi hissediyorum filan..
evet biliyorum, benim cocukluktan beri cok buyuk bir kirtasiye, ozellikle defter&kagit askim var..ve dogal olarak hala arkamdaki kucucuk kutupanede dolmayi bekleyen belki 10 tane de defter..arada bi ortadan acip kokluyorum sayfalari, iyi hissediyorum, mutlu oluyorum. su kagit denen seyi oyle seviyorum.

ama iste istiyorum ki, bole geceleri saatlerce yaziyim, okiyim, butun oda karanlik olsun, sadece masanin ustunde bi lambam olsun o aydinlatsin masayi, ve benim hic uykum gelmesin, gelse bile aklimi celmesin..ben masadan kalktigimda arkamda bi dolu sey birakmis oliyim...

belki bi gun beceririm ama,
acaba ben, deli miyim?

Tuesday, July 1, 2008

2 temmuz 1993

yol uzun, gece kara.
sevgi tasiyorum
gozlerim yana yana.
yugrulmus yuregim
tuz, biber ve kimyonla.

benim yeryuzunde
ah-u zarim var.

yol uzun, gece kara.
gulum benden uzakta
eski baharat yollarinda
gidiyorum, gidiyorum
tik nefes bir kamyonla.

benim yeryuzunde
arz-i halim var.

yol uzun, gece kara.
ben bu garip yolculukta,
cogaldikca cogaldim.
evvel bir idim
simdi milyonla.


Metin Altiok
.
.
.
.

"yaşamak görevdir yangın yerinde
yaşamak insan kalarak.." A.B.