Wednesday, January 31, 2007

filmlerde takım elbiseli ağır adamlar yanlarında çalışanlara dönüp bi hışım
-hemen arabayı hazırla! diyo mesela.
ben buna hiç anlam veremiyorum. araba orda hazır, kontağı çevirsen çalışıcak, nesini hazırlıyolar arabanın? ikna mı olması gerekiyo arabanın yola çıkmadan..

anlamıyorum.

Tuesday, January 30, 2007


hepimiz haklıyız.
just a little respect.
y tu, me encantas rene!
come sempre.

Monday, January 29, 2007

ella se ha cansado, de tirar la toallava quitando poco a poco telarañas no ha dormido esta noche, pero no está cansada no miró ningún espejo, pero se siente "toa" guapa hoy, ella se ha puesto color en las pestañashoy le gusta su sonrisa, no se siente una extraña hoy sueña lo que quiere sin preocuparse por nada hoy es una mujer que se da cuenta de su alma hoy vas a descubrir que el mundo es sólo para tí que nadie puede hacerte daño, nadie puede hacerte daño hoy vas a comprender que el miedo se puede romper con un sólo portazo hoy vas a hacer reir porque tus ojos de han cansado de ser llanto, de ser llantohoy vas a conseguir reirte hasta de tí y ver que lo has logrado hoy vas a ser la mujer que te de la gana de serhoy te vas a querer como nadie te ha sabido querer hoy vas a mirar pa´lante que pa´ atrás ya te dolió bastante una mujer valiente, una mujer sonriente mira como pasa hoy no has sido la mujer perfecta que esperaba na roto sin pudores las reglas marcadas hoy has calzado tacones para hacer sonar sus pasos hoy sabe que su vida nunca más será un fracaso hoy vas a descubrir que el mundo es sólo para tíque nadie puede hacerte daño, nadie puede hacerte daño hoy vas a conquistar el cielo sin mirar lo alto que queda del suelo hoy vas a ser feliz aunque el invierno sea frío y sea largo, y sea largohoy vas a conseguir reirte hasta de tí y ver que lo has logrado hoy vas a descubrir que el mundo es sólo para tíque nadie puede hacerte daño, nadie puede hacerte daño hoy vas a comprender que el miedo se puede romper con un sólo portazo hoy vas a hacer reir porque tus ojos se han cansado de ser llanto, deser llantohoy vas a conseguir reirte hasta de tí y ver que lo has logrado.................................

hoy he descubierto que el mundo es solo para mi y nadie puede hacerme dano...
29.01.2007

Friday, January 26, 2007

DON'T STOP ME NOW, CAUSE I'M HAVIN A GOOD TIME!

Not just good time, I've had the time of my life.
I miss being ''us'' again.
love you.
xxxx

Sunday, January 21, 2007




ORDA PAZAR, BURDA PAZAR & HICBIR SEY AYNI KALMAZ DOGRUSU

Bugun butun gun yataktan cikmadim. Hayir marifetmis gibi soylemiyorum bunu. Sabah uyandigimdan beri ayni cd donuo, henuz sikilmadim, sikilacak vaktim olmadi, sikilacak kadar vermedim kendimi ona...lap top kucagimdan inmedi, saclarim bir toplandi bir dagildi, yastigim yarim saatte bir yer degistirmekte hala...yaklasik bir saat ders calismis olmanin verdigi ic rahatligiyla, aklimin ucundan bile gecmio simdi bisiler yapmak...sabah uyandigimda gunesliydi hava, tazeydi, hava kararirken, kar basladi, bembeyaz simdi..
subat 4 yil sonra ilk kez 29 cekti bugun, ben onu kutluorum aslinda...

Ortaokuldaydim, hastalandigim, karnimin agridigi, oksurup tiksirdigim, okula gitmedigim gunlerde boyle olmustum en son...sanki ikimize de kocaman birer miknatis yerlestirilmis gibi, her adimim yataga dogru giderdi, o zaman televizyonun kumandasini kaybederdim yatagin icinde, simdi kalemimi kaybediorum, hatta ararken dikkat etmeye calisiorum hareketlerime, carsafi cizmesin diye...o zamanlarda annem olurdu evin icinde, bisey ister misin diyen, hastaligi keyfe donusturen unsurlardan biri olarak....arkadaslarimi dusunurdum, simdi hangi dersteler napiolar acaba, ben ne kadar sansliyim evimdeyim, kadin programlarini seredip yatiorum yatagimda derdim icimden...simdi hatirladim da, izleyici kitlesi “ev hanimlari” olan televizyon programlari ne buyuk bir gosteriydi o zamanlar benim icin...canli baglantilar, sorulan sorulara dogru cevap verilince hediye edilen caydanlik takimlari, suslu sunuclar, konuk sanatcilar, playback soylenen sarkilar...sonra ogleden sonra olunca, bir sey cokerdi icime, ev mutlulugunun bittigine, arkadaslarimin da eve dondugune, yine ayni seyleri paylasmaya basladigimiza dair ufak bi sikinti, fesatlik, kiskanclik...
Bugun de oyle bi gun...camimi hic acmadim, hic havalandirmadim odami, daginikliktan rahatsiz olmadim, kirliye atmaya bile usendim ayagimdan cikardigim coraplari...pis miyim..hayir, gecici tembellik bunun adi...........bu da gecer......Pazar bitsin yeter.................


Subat 4 yil sonra ilk kez 29 cekti bugun...ben onu kutluorum aslinda.....ve seviorum kendimi kandirmayi hala, sonunda caydanlik seti kazanmayacak olsam da....!





3 sene once, universitenin 2ci sinifinda, bi pazar gunu yazmisim. 3 sene sora, istanbulda, biz pazar gunu buraya koydum.
o zamanlari hatirlayanlarin ozleyecegine emin olarak.

Thursday, January 18, 2007

GE


herkes bakar, herkes görmez.
herkes duyar, herkes işitmez.
bir çocukla bir köpeğin birbirlerini ne kadar sevebileceklerini değil herkes, yaşamayan hiç kimse bilemez.

ikisi de yenidir dünyada, ikisi de herşeyi bildiğini sanır, ikisi de hiçbirşey bilmediğini yine birbirinden öğrenir.

ikisinin de sırları vardır, hiç kimse bilmez sanırlar; köpek ona fazladan verilen ekmeğini gömer toprağa, daha sonra aç kalmamak için; çocuk ona fazla gelen yemeğini tabakta bi köşeye toplar, daha az görünmesi için.

ikisinin de kendi dili vardır. ikisi de anlaşılıyorum sanırken onları sadece bir diğeri anlar. bunu farkettikleri gün, bu heyecan sevgilerini üçe katlar.

ikisinin de burnu iyi koku alır. çocuk annesini yaptığı çikolatalı kekin sıcak kokusunu evin öbür ucundan alır, köpek tavaya konan köfteyi çoktan pişti yemeğe hazır sanır.

ikisinin de etrafı kalabalık, içi yalnızdır.
o yüzden ikisi hep yanyanadır.

gün gelip de, ikisinden biri diğerini bırakırsa, bırakıp da gelmezse,
arkada kalan aynı kalmaz.
arkada kalan aynı kalamaz.

ben de kalamadım.
kalamazdım.
hayatımın 15 yılı, bir ceviz ağacının altında yatıyor şimdi.
rahattır umarım.

ben onunla akşamları halının üstünde uyuduğum kadar rahat asla olamicam ama,
o orda rahattır umarım.



fotoğraf: Andre Kertesz

Wednesday, January 17, 2007

Yere atilmis, ustune basilmamis, hala yanan izmarite yoldan gecen baska birinin basmasi gibi; senin birden hayatima girip beni, hayatimi darmadagin etmen..


Herkes yasio mu bunu.. yoksa sadece ben miyim..
Herkesin hayati arada bi takilio mu, dunyasinin ritmi sekio mu..
Herkesin basi bazen cok hizli donuo mu...

Dusunur dururdum..neyi dusundugumu bilmeden, bilince bir daha dusunmek istemeden, dusunur dururdum, kendimi dusunur durur bulurdum, kendimi kaybeder kaybeder sora hic olmayacak yerlerde bulurdum..sorular sorar miydim bosluga bilmiorum ama herhangi bir cevap aldigimi hic hatirlamiorum..zaman gecirirdim, zaman oldururdum, zaman kaybederdim.
Kendimi kaybetmektense.
Zaman hep vardi, oyle desen de hic bir yere kaybolmazdi. Zaman hakkinda soylenen hersey yalandi, cunku insanoglu bilmedginden korkardi, bilmedigini yabancilastirirdi, bilmedigini kendine yalan yanlis yakinlastirirdi. Zaman hep vardi, ama onlarin bildigi yalandi; zaman vardi, ama akardi, zaman yalandi, ama yasardi, sen yasadigin surece. Herkesin zamani kendisineydi, herkesin zamani kendi kalbinin atisina gore hizliydi, herkesin zamani bigun dolardi..

Dusunur dururdum..hakli da olurdum haksiz da, guclu de olurdrum, zavalli da..yillardir dusunmedigim seyler gelirdi aklima, sasardim, nerdeydiniz siz derdim, gulerdim, aglardim, susardim..hersey basa donerdi, benim yalan zamanim akmaya devam ederdi..

Ama bi gun, farkli seyler dusunurken buldum kendimi. _yilestigimin isaretiydi bu. Guldum, daha oncekilerden farkli olarak, arkasindan aglamadan. Biraz sonra, yine gulerken buldum kendimi, guldugume guldum bu kez, mutlu oldugumu farkettim, mecburiyetten degil, icten. Hayatin koseleri parlamaya baslamisti yeniden....

Tam o sirada iste, bisey hissettim ustumde. Tam gulerken ben, susturmaya gelmis gibi. Tam mutluyum derken, yalanlamak istermis gibi. Sustum, durdum; anlamaya calisirmis gibi, anlamak istermis gibi. Karanlikti, sendin; ustume bastin. Bastin gittin..bunu istedin mi, canimin acidigini hissettin mi, soramadan, sormak istedimi bilemeden..birinin atip da ustune basmadigi izmarite bambaska birinin basmasi gibi, uzak ihtimaller sonucu, yorucu cok yorucu ustumdeki ayak izin..

Ben mi, simdi mi..? goremediginden korkanlar, zamani yakinlastiranlar, herseyi insanlastiranlar, bunun adini da ask koymuslar..sozlerini dinlemiorum, inanmiorum, aci cekmem gerekiomus, sanmiorum..bi gun gelicek, sirtimdaki yara iyilesicek, seni de unutucam, biliorum..






.........ilkokulda ogretmen tahtaya bi cumle yazardi, herkes sayfa sayfa arkasini getirirdi, kompozisyon dersiydi bunun adi, guzel yazi dersinin ikinci asamasi...hic yoktan kafama dusen cumleleri bole degerleniriorum ben de, kendi kendime kompozisyon dersiyle........es..

Monday, January 8, 2007

kamcatka

evett sevgili arkadaslar bugunku dersimizin konusu kamcatka. simdi kamcatka nedir, yenir mi icilir mi diye sormayin, gerekli ve en detayli bilgileri sizlerle paylasmak icin karsinizdayim.

kamcatka bole rusyanin falan ustunde, japonyadan buyuk, cinden kucuk, allahin terk ettigi bir bolgede bulunan, 2 sehir ve bunlarin icindeki 16 ilce ve 44 kazadan olusan bir ulkedir. resmi dili kamcatca olup, turkceye de bir egilim gorulmektedir, zira kamcatca ve turkce birbirine cok yakin dillerdir. halkin %87sini kamcatlar, geri kalanini da kamcat turkleri olusturmaktadir. bu iki topluluk yillar icerisinden buyuk kaynasma gostererek sorunsuz bir bicimde yasamlarina devam etmektedirler.

kamcatka halkinin en onemli gecim kaynagi yer altindaki buyuk servetleri olan petroldur. bu ulke topraklarindan allah sizi inandirsin o kadar cok o kadar cok petrol cikar ki, bu insanlar bununla napicaklarini sasirmis haldedirler. petrolun diger ulkelere satilmasinin yanisira, ozel bir damitma yontemi ve kanallama sayesinde petrol toprak ustundeki agaclara verilerek bu agaclarin petrol agaclarina donusmesi saglanir. genc kamcatkalilar yazlari yaylalara cikar ve bu agaclarin golgesinde dinlenirler, bu sirada agaclarin genis yapraklarindan sip sip petrol damlar, genc kamcatkalilar da serinler. bu da elbette bir statu semboludur, agacindan daha cok petrol akanin daha zengin oldugu hic suphesiz apacik ortadadir.

diger bir gecim kaynagi ise yoreye ozgu bir zebze olan catcat'tir. patatesin yandan yemisi ve moru olarak tanimlayabilecegimiz bu zebze yine sadece kamcatka halkinin bildigi sir bir yontemle patates cipsine donusturulmekte ve tum dunyaya mor patates cipsi adi altinda ihrac edilmektedir. gectigimiz yillarda san francisco'daki dallamanin biri duz cipsleri boyayip bunlarin kamcatka mahsulu oldugunu soyleyip satmaya baslamis, ancak kamcatka ekonomi bakani olaya aninda el koymus ve kisiyi canli canli gommustur, bilmem hatirlarmisiniz. bu insanlar degerlerine de bu kadar sadiktir..

canli canli gommek deyince o zaman su noktayi da atlamayalim.yillar yillar once kamcatka ve hindistan ve kamcatka devletleri arasinda yasanmis olan bir savas sonucunda, kamcatkalilar ellerinde kalan hintlileri her zaman yaptiklari gibi denize dokmek yerine canli canli gommeyi tercih etmislerdir. iste bugun denir ki, kamcatkanin bu bereketli petrol yataklari da bu insanlarin kaniyla, caniiyla olusmustur. elbette ki hintli arkadaslarin kamcatka uzerinde etkisi buyuktur, ancak bunun gercekligi henuz kanitlanamamistir.

kamcatkanin resmi icecegi karpuz sarabidir. sarabin olusma asamasinda icine bir tam karpuzu dilimleyerek atilmasi suretiynen uretilen bu sarap da yine ihrac edilen, ancak cok zor bulunup cok pahaliya satilan bir maamuldur. bir ornek vermek gerekirse, hollandaya gidip absinth alan bir arkadasimiz, elbetteki kamcatkaya gittigindede hatatiki adi verilen bu karpuz sarabindan alacaktir. kamcatka genclerinin her daim favorisi ise dogal olarak alkollu olan petroldur. nasi olsa araba yok bari biz bunu icelim mantigiyla baslanan bu hareket tutmus, ve bugun kamcatkadaki tum barlardaki bir numarali icecek olmustur.

araba demisken, evet kamcatkada araba yoktur. cunku kendilerinin buna ihtiyaci yoktur. soyleki; simdi zaten az insan vardir, 30000 falan, e herkes birbirine yakin oturmaktadir, uzak bi yere gidecek olan da gazli ceketlerini giyerek gidebilir. gazli ceket dedigimiz sey de bildigimiz ceketin tabi yine petrolle (ama dikkatinizi cekerim cok az petrolle) calisan modelidir, dugmesine bastin mi ayaklarin yerden kesilir, hoooop uca uca gidersin, durmak istedigin yerde de dugmesine basarsin durur. son kamcatka seyahatimde bende almistim bitane, ilgilenenlere gosteerebilirim, evde duruyo.
gormus oldugunuz gibi kamcatkalilar, ozellikle kamcat turkleri teknolojiyle cok siki fiki can ciger kuzu sarmasi iliskisi icindedirler. dunyadaki ilk tup bebegi bir kamcat turku icat etmis, etmekle kalmayip bi suru insana evlat sahibi olma sansini vermistir, ne kadar buyuk sevap islemistir, kendisi bu ahir omrunde bilemez. bunun yanisira ilk naylon poseti, ilk laptopu ve ilk boru paca pantolonu da kamcatkalilar bulmustur.

kamcatkalilar marifetleri say say bitmez. ancak su da var ki, bugun aramizda dolasan bir cok insanda da kamcatka kani vardir, sadece tevazu eder ve gostermez. mesela mardinliyim diyen midyeciler, kastamonuluyum diyen kapicilar, urfaliyim diyen turkuculer, mutlaka biyerden kamcatkalidir.bu onlarin arasindaki paroladir, biz anlamayiz, ha kastamonu icinden mi deriz, adam bize ole bi bakar ki, bize de kal gelir. yaa..size de oldu dimi?

son olarak; kamcatkanin onumuzdeki 5 yillik kalkinma planinda turizmi artirmak adina, her iki sehire de starbucks acilmasi, her sabah acilisin kamcatka marsiyla yapilmasi (ki bunu nihat dogan geenizden ole bi soler ki insanin kamcatka icin kurban olasi gelir), kamcatka bayrakli tshirtlerin ihrac edilmesi, ve catcattan sikilanlar icin yeni bir zebze arayisina girmek bulunur. hayirlisi bakalim.

evet arkadaslar, bugunku dersimizde kamcatkayi tanimaya calistik, ama kamcatka ole bir hazinedir ki, yazmakla, okumakla bitmez. umariz bir gun, hepiniz bu sefer nail olur, o mukemmel ulkede bir sabah genizden gelen kamcatka marsiyla uyanmanin essiz tadina varirsiniz. saygilar.


bu yazi, kamcatka gazisi sonerli beyliye ithaf edilmistir.
türk öğretmen tipi, değişenleri, bileşenleri.

tam 3 sene önce bi gece oturup ekşi sözluge ''türk öğretmen tipi'' diye bi başlık açıp, altına da liselerdeki kadın ve erkek hocaların nasıl göründüğünü inanılmaz ince ayrıntılarla yazmıştım..bikaç gün önce bu yazıların benim en iyilerimin arasına girdiğini görünce tekrar okudum, bi daha inanamadım kendime, nasıl üşenmemiş, nasıl uzata uzata yazmışım her detayı. bu sırada kardeşim bana da oku dedi, bende bi nefeste okudum ona hepsini, bitince verdiği tek yorumsa '' bizim okuldaki öğretmenler böölee diil kiiii..'' oldu.
zaman da değşimiş, okullarda, öğretmenlerin takım elbiselerinin rengi de. bakın biz nerde kalmıştık, bide allaşkına söleyin, sizin hiç mi böle hocalarınız yoktu?!

turkiye'de egitim veren okullarda gorevli olan, genele bakilacak olursa, cogunda ayni fiziksel ozellikleri, giyim kusami gorebilecegimiz ogretmen tipi..kadin ogretmenden baslayacak olursak:turk kadin hocalarimizin** cogunun giyimide etek ceket takim hakimdir. genelde etek diz alti, ceket de hafif bele oturmus, ama rahat bir gorunum sergilemektedir. bunun disinda, farkli sekillerde kazak, hirka, veya yelek+gomlek kombinasyonu da gorulebilir.(yelek el orgusu, gomlek beyazsa kucuk firfirli, renkliyse de kucuk cicek desenli) havalar biraz isindiginda sadece gomlek giymek, hatta ve hatta okula t-shirtle gelmek de gorulenler arasindadir. giysilere cogunlukla kahverengi tonlari, haki, bazen de siyah renk hakimdir ancak giysinin rengi ne olursa olsun, naylon corapta vazgecilmez renk koyu kahverengi veya ten rengidir. ayakkabilar kisiye gore degisiklik gosterse de cogunlukla az topuklu ya da topuksuz, koyu renk** ve rahattir. bu ayakkabilarin yerini kis aylarinda kalin ve kaba botlar ve cizmeler, yaz aylarinda ise daha ince ve zarif ayakkabilar, hatta sandaletler alir. turk tipi ogretmen cantasi genelde elde tasinan bir model ve yine kahverengi veya siyah renkte olur; fermuarliysa fermuar her daim aciktir, icinden bin tane dosya, kagit, kontrolu bitmemis sinav ,ivir zivir gorunur, ancak yaklasip yakindan incelemek biraz kasar. diger onemli bir olgu da, ogretmenlerimizin takilari, aksesuarlaridir. bayan ogretmenlerimizin cogunun bir elinde altin alyansi* digerinde de yine altin, bazen ufak tasli, bazen de tassiz, ama genelde cirkin bir yuzuk gorulebilir. bir kolda saat olmassa olmazdir, derste cikarip kursuye de konabilir icabinda; diger kolda da yine altin, hafif bol, ince, mutevazi bir bilezik olmasi cok muhtemeldir. bunarlin yaninda kupe de hocalar icin onemli bir aksesuardir. kupeler de yuzuk ve bilezige uymasa da altin ve kucuktur. gozluk takan ogretmenlerin bazilari gozluge zincir asarlar, habire tak cikar olmasin diye, digerleriyse cok sik kullanmiyorlarsa gozluk buna ihtiyac duymazlar..saclar cogunlukla kisa veya boyun hizasi, bazen rofleli, bazen de tamamen boyalidir. saclar kisaysa, annamadigim bi sekilde, o saclar butun gun ooole durur. ancak uzunsa gun sonunda biraz sacak bir goruntu sergileyebilir. makyajlari cogunlukla hafiftir, kimisi hic yapmaz, kimisi bir tek allik surer, tenefuslerde de tazeler makyajini. en cok kullanilan malzeme tabi ki rujdur. eller de cok onemlidir, fakat her zaman manikurlu ve guzel elleri olan hoca bulmak zordur. oje varsa genelde renksiz, bazende kirmizi ve tonlari olur. turk bayan ogretmen tipini, diger insanlardan ayiran fiziksel ayrintilarin en goze carpanlari bunlardir, ancak unutulmamasini temenni ederim ki, bunlar sadece genellemedir..saygilar hocam..


turk, erkek ogretmen tipine bakalim simdi de hep beraber:erkek hocalarimizin** giyim kusami da, bayan hocalarimiz gibi, belirli kaliplarla sinirlidir. kumas pantolon-ceket takimi erkek hocalarimiz icin artik vazgecilmezden ziyade, zorunluluk halini almistir. cogunlukla onden uc dugmeli bir ceketle tamamlanan bu takimin rengi de kahverengi, haki, bazende gri tonlarinda olur. icine giyilen gomlegin ve takilan kravatin bu ceketle ve birbiriyle uyumu cok onemli olsa da, bu uyum malesef genellikle gozardi edilmekte, hocamiz cani o gun hangi kravati isterse onu taktigi icin, kiyafet bir anda zevksizlesmektedir. duz beyazin disinda, gomlek cok acik haki, gri, veya kahverengi olabilir, bu gomlekler cogunlukla gorulmeyecek kadar ince cizgilidirler de; daha da vahim durumlarda renk olayi bok sarisina kadar gider, ancak ben bu durumu gozonune almamayi tercih ediyorum. kravatin deseninin de dogru secilmemesiyle, ortaya kotu bir gorunum cikmasi cok raslanan bir durumdur, daha once de parmak bastigimiz gibi. erkek hocalarimizin giyimindeki bence cok onemli olan bir nokta da, paca boyu ve onun ayakkabiyla olan iliskisidir. bazen paca kisa kalir ayakkabiya, corap gorunur (ki corapin da en azindan yukaridaki renklerde olmasi gerekir ki gorundugunde bari siritmasin, beyaz kattiyetle kabul edilmez, ancak malesef yaygindir), bazen de 2 santim uzun kacar, ayakkabinin bag yerinde pot yapar ve cirkin bir goruntu sergiler. ayakkabilar bazen deri, bazen de daha yumusak bisiden olur, hic bilmem onun adini, geciorum. ama hakim renk, daima, daima, kahverengidir. erkek hocalarimizin da elinde alyans gormek cok muhtemeldir, ancak bazen el biraz sismancaysa, o bogumlarin ve killarin arasindan net olarak secilemeyebilir. sanki bir daha hic cikamyacakmis gibi durur, onu oraya nasi takmislar diye merak ettirir adami, hoca sinavda yanlis yaptigin yeri sana gosterirken, sen adamin parmagina bakip bunlari dusunursun..turk erkek ogretmenlerin el belirgin ozellikligi, neredeyse hepsinin biyigi olmasidir. orta yasli erkek hocalarda kalin, gur bir biyigin gorulmesi kacinilmazdir. sac konusunda ise farklilik gosterirler; kimi keldir, kimisinin tepesi acilmistir; ama hic biri saclariyla dikkat cekmez. cantalari genelde bond model, siyah veya kahverengi, koseleri asinmis cantalardandir. onu kursuye caaat! diye koyup, iki taraftan tik tik acarlar; icinde bi suru dosya, kagit vs. durur, kalem acilan tarafa takili durmaktadir, ayrica cantanin ici genelde bej saten kaplidir..