resmen icim kasınıyo, sunu da yazsam, bunu da anlatsam, deftere mi yazsam, yeni blog mu acsam, iste yaptıgım herseyin fotorafını ceksem, herkesi tek tek anlatsam, hepsini hikaye yapsam, su senaryoyu bitirsem, ona gondersem, buna gostersem, hemen bu gece bitirsem de yarın temize ceksem, 2 karakter daha eklesem de sunu silsem..
ama hic.
duruyorum.
bu aralar bi de, cok kitap okuyorum, hizli da okuyorum ustelik.
o kadar cok sey geliyo ki aklıma, o kadar cok sey yaratabiliyorum ki aslında, cantamdaki kucuk deftere uzanana kadar unutucam diye cep telefonuma kaydediyorum..sora onları listeler halinde deftere geciriyorum.
ama noluyo?
sora yine duruyorum..
film kareleri geliyo gozumun onune, sekans sekans, saniye saniye; tek tek de yazıyorum ustelik aklıma her geleni, ama hep karalama, hep karmasa, sorasında benim bile okuyamadıgım belirsiz bi dusunceler silsilesi..ya da hadi haksızlık olmasın, sorasında benim bile okuyamadıgım ama aslında birlesse belki biseye benzeyebilecek film kareleri...
senaryoyu yazdım bitti ya,
keske ben yonetebilsem! diyorum.
benim yazdıgımı kimse benden iyi hissetmez ya,
keske ben oynayabilsem! diyorum.
ama napıyorum?
sabah 8de ise gitmeden once kave icerken yazdıklarım,
"sabah 8de ise gitmeden once kave icerken yazdıklarım" olarak kalıyo..
ve onlar ole kaldıkca,
ben daha cok duruyorum..
ilham denen sey herneyse, onunla hic bi sorunum yok, her gun adım adım yuruyo etrafımda, metroda yanıma oturuyo, iste dukkana geliyo, aksam ruyalarıma giriyo..ama o bana ne anlatsa, ben onu rendeleyip etrafıma anlatamıyorum, ya unutuyorum, ya karalıyorum ya cep telefonu mesajı gibi sacma bi sekle sokuyorum..
ve sora yine duruyorum...
her pazartesi rejime giren kadınlar gibi,
her pazartesi olmasa da haftanın uc aksamı yarın artık baslasam! diyorum.
baslamıyorum.
.
.
.
.
.
bunu da yazdım ya buraya aylar sora,
artık baya idare eder bu beni..
.
.
.
hey allahım bak ne diorum hala!