Saturday, April 26, 2014

erik cümlelerimi devirdi.


ağzına atıp ısırdığın yeşil eriğin, dişlerinin arasında katırdaması gibi,
bazen insanın da içi katırdıyo.
tüm geçmiş zamanlar boyunca yanlış kaynamış eklemler, duygular ve fikirler, 
bir gün nihayet gerçek yerlerine oturuyo.
o zaman anlıyosun boynunun bunca yıl neden tutuk olduğunu, belinin neden hep ağrıdığını, sırtını neden bir türlü dikleştiremediğini.
o zaman görüyosun, yapmak istediklerini neden yapamadığını, kurmak istediğin cümlelerin neden kursağında kaldığını, duymak istediklerine neden kulaklarını tıkadığını.
o zaman hissediyosun, yanlış kaynamış kaburgalarının seni hep daha çok içine kapattığını.
o zaman farkediyosun, kendini kendinden ne kadar uzun zamandır sakladığını.
kendinden nasıl çekindiğini, kaçtığını, utandığını.

ağzına atıp ısırdığın yeşil eriğin dişlerinin arasında katırdaması gibi,
bir gün biri, tüm gücü ve olanca gürültüsüyle, avuçlarının içine alıyo herşeyini.
birer birer, yeni baştan ve büyük bir sabırla tekrar dikiyo yaranın dikişlerini.
uzun uzun okşuyo yanlış kaynamış kemikleri, midene çöreklenmiş taşları ve içine sebepsiz çökmüş kederleri.
sükunet ve iyi niyetini gezdiriyor hepsinin üzerinde, bir de saf sözlerini.
zaman geçiyo aranızdan, ve mesafeler. hayat akıyo aranızdan, ve hikayeler.
tüm gücü ve olanca gürültüsüyle, tüm yanlışlarını düzeltiyo, en diplerindeki tozları alıyo, gözlüğünün parmak izi dolu camlarını siliyo biri.

için parlıyo, gözlerin parlıyo, en dip köşelerin parlıyo;
ağzında baharın hediyesi, taptaze bir yeşil eriğin sesi.


Thursday, April 24, 2014

Day or night?
Time without time, there is no clock.
Like the waves in the ocean - i'm swimming...
Without any shadow, you are my light.

***

bunları Meryem Uzerli yazmış, biri facebook'ta paylaşmış. 
önüme düştü çat diye.on kere okudum, belki on bir.
paralel evrenlere, psişik güçlere, telepatiye, burdayken orda, ordayken burda olmalara inaniyorsak,
önümüze çıkan herşeyden bir mesaj, her cümleden bir anlam çıkarmayı beceriyorsak,
bunlara açsak, açıksak,
vardır bir sebebi.



Thursday, April 17, 2014



"you shouldn't have come here,
made of fireworks,
if you didn't want me to play with fire."

Wednesday, April 9, 2014

"ceci n'est pas une leçon"







bu şarkı burda dursun.
önce günlerce dinleyeyim, doymayıp hep duymak isteyeyim.
sokakta dinlerken kendimi tutamayıp sağa sola formidable! diye bağırayım.
sonra aylar geçsin. köprünün altından çok su, kulaklarımdan çok müzik aksın.
bir gün, belki yazın, belki sonbaharda, bu klibe gözüm takılsın. bu şarkıda o zamanlar ne bulduğumu hatırlayamayayım. neden bana bu kadar dokunduğunu, içimdeki hangi çukuru dolduruğunu hiç bilmeyeyim.

aylar geçsin.
bu şarkı herhangi bir şarkı olsun,
kalbimize aydınlık şarkılar dolsun.






Monday, April 7, 2014

çınla cismim, her nerede...

"inceciğim.
kırığım.
anla...
bu yüksekten bir düzlüğe indir beni."

Birhan Keskin


bu şiirin üzerinde Müslüm Gürses'in Artakalan'ının klibi olmalıydı, sıkıntılar oldu, koyamadım.
siz varmış gibi okuyun, çalıyormuş gibi düşünün, ağır ağır anlatıyormuş gibi dinleyin.
ben dinledikçe tortop olup yuvarlanıyorum; nereden bilmem, nereye bilmem.
insan olmak, ne zor şey. 


Thursday, April 3, 2014

insanlık namına.


bir erkekte aradığım özellikler:
fosforlu yeşil şapka,
şeffaf gözlük,
jelibon.


(foto tabi ki sartorialist'ten)