Friday, December 13, 2013
2:40
yıllar önce, ülkeler arası bir tren yolculuğu yapıyordum, tek başıma.
önümde defter açıktı, bi elimde kalem, bi elimde kağıt bardakta çay vardı.
hava tertemizdi. hava muhtemelen çok soğuktu.
havada o trenlere has ağır huzur asılıydı. istesen de kaçmayan, uçmayan o "tren huzuru".
başımı dışarı çevirdim. solda, hafif aşağıda, gölde yüzen birkaç kuğunun fotoğrafını çeken bir adam gördüm. suyun üzerinde uçar gibi süzülen birkaç kuğu. rayların üzerinden uçar gibi geçen birkaç saniye.
bazen hayat dediğin tamamen çarpışma üzerine.
bazen hayat dediğin tamamen başını çevirip çevirmemen üzerine.
önüme döndüm, defterime "kuğuların değil, kuğuların fotoğrafını çeken adamın hareketsiz çabasındaki zarafeti anlatabilmek" yazdım.
bu uzun cümleyi hiç unutmuyorum, çünkü o eşsiz anı bu uzun cümleden başka hiçbir şeyle tanımlayamadım.
uzun ve tanıdık yolların ortasında tanrı'nın bir göz kırpışı oldu o an.
bu uzun ve tanıdık şarkıdan da aynı kuğular geçiyor, aralardan birkaç an.
bazen hayat dediğin tamamen anlar üzerine.
bazen hayat dediğin tamamen anları anlayıp anlamaman üzerine.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment