kendimizi sahip olduklarımız, olamadıklarımız, elde edebildiklerimiz ve ele geçiremediklerimizle oyalarken ömür boyu, aslında farketmeliyiz ki, biz insanız.
tek kelimeyle, tüm basitliğiyle ve düşünmediğimiz tüm karmaşıklığıyla.
tek kelimeyle, tüm basitliğiyle ve düşünmediğimiz tüm karmaşıklığıyla.
ister topraktan geldiğimize inan, ister maymundan. ister zaman yoketmiş olsun kuyruklarımızı, ister kaburga kemiğinden bölüşmüş olalım birbirimizi. hepsi tamam.
hangisine inanırsan inan, aslında hepsinde aynı şeyi söylüyoruz, biz bu gezegenin bir parçasıyız.
ömrümüz boyunca bu devasa mıknatısın üstünde oturuyoruz, ondan geliyoruz; ondan alıyoruz, ona veriyoruz. onun etrafında dönen ne varsa bizim de etrafımızda dönüyo, onun içi ne zaman fokurduysa biz de sarsılıyoruz, ve aslında kanımızda dolaşan, kemiğimizi kemik, iliğimizi ilik yapan ne varsa, hepsi bu yer kürenin yapıtaşları. onun dönüşmesi demek, senin dönüşmen demek, onun havası demek senin nefesin demek, onun suyu demek, senin yüzde yetmişin demek.
kendimizi daha çok farketmemiz lazım. ne olduğumuzu daha çok hatırlamamız lazım. dolunay olduğunda hafif sarsak olmak, yağmurdan önce sızlayan dizlerle dolaşmak, lodosta baş ağrısıyla uğraşmak ve o yağmur nihayet geldiğinde o ağrıyı onunla akıtmak,
çok mu yabancı sana?
sanmam.
hala kabile hayatı yaşayan insanların, büyük şehirlerden delice korkanların, 120 yaşına kadar sapa sağlam ayakta kalanların bildiği birşey var. o şey, tam da bizim unuttuğumuz şey.
üzerinde yeşerdiğin toprakları, içine çektiğin nefesleri hafife alma, onların hepsi sensin.
üzerinde yeşerdiğin toprakları, içine çektiğin nefesleri hafife alma, onların hepsi sensin.
bir gaflete düşüp onları küçümsersen, tahmininden daha çok şeye ayıp edersin.
ama diğer yandan, 'insan olan kendini' de o kadar ciddiye alma.
konuşabiliyor olman, düşünebiliyor olman, seni mantıksal düzlemde ayırsa da diğerlerinden, aslında uzayıp giden selvilerden ve akıp giden nehirlerden hiçbir farkın yok, bilmelisin.
ve çok geç olmadan kendine hatırlatmalısın;
sen ne işin, ne giydiklerin, ne gördüklerin, ne evin, ne arabansın.
sen içine çektiğin nefes, dokunduğun toprak ve paylaştığın sevgi kadarsın.
ve çok geç olmadan kendine hatırlatmalısın;
sen ne işin, ne giydiklerin, ne gördüklerin, ne evin, ne arabansın.
sen içine çektiğin nefes, dokunduğun toprak ve paylaştığın sevgi kadarsın.
Avatar'da bi tree of souls vardı, hatırlar mısın?
herşey orda ortada aslında, herşey orda gizli.