Wednesday, November 19, 2014

BE




daha yürümeye başlamamıştık, cenazenin gelmesini bekliyorduk.
binlerce kişiydik. elinde siyah şeritle bağlanmış ekmekler vardı insanların. 
pencerelerden ağlayan insanlar sarkıyordu. onlardan farkımız yoktu ya,
biz ağlamıyorduk. nereden geldiği belli olmayan derin bir cesaret ve metanetle bekliyorduk. 
sonra bir kadın yanaştı yanıma, elime bir plastik bardak tutuşturdu. içinde helva.
 "al kızım" dedi. 
aldım. göz göze geldik, "allah kabul etsin" dedi. hiçbişey diyemedim, başımı salladım.
metanetim buhar oldu, ağlamaya başladım.

***

"biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya,
sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya,
anamız çay demliyor ya güzel günlere,
sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa,
sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız,
bu, böyle gidecek demek değil bu işler,
biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz.
ama bir ağızdan tutturdugumuz gün hürlüğün havasını,
işte o gün,
siz tanrılar bile kurtaramaz. "

C. Süreya

No comments: