bi cintonik daha, long island fena çarptı, ay bira ne ya.. ya kylie minogue mu bu çalan?
saatler geçiyo, kan ter içinde kalıyoruz.
ama sanılmasın kendimi kaybettim, ben cin gibiyim. telefon elimde, gözüm üstünde. saat geçtikçe, içki içtikçe, bi michael jackson daha çaldıkça, giderek daha mutlu oluyorum. tek bişey eksik. bu giden mululuğun bir yere varması için, tek bişey eksik, onu bekliyorum. sonra bir anda telefonun sarı ışığında bikaç kelime beliriyo, önce ben okuyorum, sonra dans eden kızların hepsinin tek tek kolunda tutup, onlara okutuyorum. hepsinin yüzü aydınlanıyo, telefonun ışığından değil, orada yazanların yarattığından. onlar gülümsüyorlar, ben gülüyorum.
ama hemen değil, biraz daha dans etmem lazım.
ediyorum da. bon jovi çalıyo arkada, ben elimdeki bardağı kafama dikiyorum. para bırakıyorum birilerine, sarılıyorum hepsine tek tek. içimdeki sevinç bon jovi'nin çığlıklarından daha yüksek.
çıkıyorum kapıdan. istiklal'in en güzel saatleri. herkes sarhoş. herkes mutlu. herkes orada, herkes o an'da. kimse yarını düşünmüyo, kimse bir dakika sonra ne olacağının hesabını yapmıyo.
ben de.
koşar adım ilerliyorum ara sokaklarda.
o ara sokaklar ki, ömrüm geçti yollarında, onlar bile şaşıyorlar şu son'suz ve sorumsuz heyecanıma.
***
bu cuma, kimbilir saat kaç. elbet yine cin tonik var kanımda. suriye pasajının arka kapısından çıkıyoruz. istiklal'in en güzel saatleri. herkes sarhoş. herkes mutlu. herkes orada, herkes o an'da. kimse yarını düşünmüyo, kimse bir dakika sonra ne olacağının hesabını yapmıyo.
ben de.
tam inerken yokuştan, gözüm takılıyo, barın içine bakıyorum. dışarısı kalabalık, içeride birkaç kız deli gibi dans ediyo. ege de orada. elinde telefon, bi yandan dans ediyo, bi yandan 3 dakikada bir telefonuna bakıyo. saçı kısa, eteği uzun, converse'leri pislik içinde.
bir anda koşarak gidip ona sarılmak istiyorum. yıllar yılı bu geceleri unutamayacaksın, hiç bu kadar mutlu olmayacağını sanacaksın. sonra öyle zamanlar gelecek, çok üzülüceksin, bu günleri çok arayacaksın. ama sonunda hepsi geçicek ve sen hiç olmadığın kadar mutlu olacaksın demek istiyorum. inan demek istiyorum. ah, neler demek istiyorum.
demiyorum. bırakıyorum dansetsin, bırakıyorum ümitlensin, bırakıyorum ağlasın, üzülsün, gülsün, düşsün, kalksın.
koşmasın, yürüsün. bırakıyorum büyüsün.
elimi tutan ele bakıyorum, gözlerimi kaldırıp gözlerine bakıyorum.
farkında değilim, gözlerimden sicim sicim yaşlar akıyo.
sarılıyo bana. sarılıyorum ona.
o an, tam o an, o içerideki ege'ye olan borcumu ödediğimi hissediyorum.
gözlerimi siliyorum, gülümsüyorum, yeniden elini tutuyorum.
hadi diyorum.
aşağı doğru yürüyoruz.
kendimizi, yine, yeniden, İstiklal'in derin sularına teslim ediyoruz.
yıllarca karaya vursak da, artık kendi koyumuza ulaştık çünkü, biliyoruz.
hadi.
No comments:
Post a Comment