Thursday, June 30, 2016

CR

belki audrey kadar iyi yaşlanamadı ama,
bu dünyadan geçen en güzel kadınlardan biri Charlotte Rampling.
bakmalara doyamamak.  











Tuesday, June 28, 2016

P



beni tanıyanlar bilir, pembe hiç sevmem.

bazı renklerin nereme dokunduğunu anlamam günlerimi alıyor. bazen hop diye buluveriyorum, bazen saatler buna kafa yormakla, akşamlar biçare pes etmekle geçiyor. kendime sorduğum soru ise hep aynı; anlık hissiyatlarıyla bu kadar uğraşan bir ben miyim? alışkanlıkları değiştirmek için çok geç ama içime doğan her hissin çetelesini tutmak ekseriyetle ağır geliyor.
bazı renklere bakar bakmaz içimin bir yeri okşanıyor, hemen sonrasında da içimden bir ses bu hissi ne kadar özlediğimi hatırlatıyor. ama herşey saniyelik, herşey hep anlık; içine çöreklendiğine yemin edebileceğin o huzur bir anda uçuveriyor. aynı ses bu kez de o perdenin kapandığını, o cümlenin noktalandığını, o hikayenin çoktan sonlandığını anlatıyor. bazı renklerin hangi hikayenin fonu olduğunu anlamam günler alıyor. bazen en doğru sahne şak diye gözümün önüne geliyor, bazen ellerim en açılmayacak çekmecelerin içini karıştırıyor. en hatırlanmayacak haller sayfa sayfa dışarı dökülüyor da asıl hikaye rafta bir yerlerde gizli, yok göstermiyor kendini. oluyor, bunların hepsi oluyor. 

beni tanıyanlar bilir, pembe hiç sevmem.

gel gör ki oluyor, o da oluyor. bazı renkler ikinci bir şansı, tekrar bir dönülüp bakılmayı hakediyor. sen hiç beklemiyorken, gözünü ağır adımlarından, ölü fare grisi betondan ayıramıyorken, tependeki dev kubbe bir anda o renge dönüyor. birileri incecik bir iğneyle köşeden gizlice renk enjekte edivermiş gibi, bulutlar içten içe hep bunu beklemiş, toprak bunu izlemeye dünden razıymış gibi, gökyüzü birkaç saniye içinde dünyanın en anlatılmaz rengine dönüyor. sen hala yere bakarken, bir şeyler gözünü alıyor. bir şeyler gözünü çağırıyor. başını kaldırınca, aynı bir şeyler gözünü kamaştırıyor. hep bir şeyler, çünkü bazı şeyler tarif edilemiyor. bakışın göğe çivili, içinin suları fokurdamaya, hücrelerin daha hızlı bölünmeye başlıyor, hissediyorsun, ayakların uyuşuyor. oluyor, bunların hepsi oluyor. sen de biliyorsun, bazı renkler ikinci bir şanstan öte, koca bir hikayenin fonu olmaya diğer tüm renklerden daha çok yakışıyor.

beni tanıyanlar bilir, pembe hiç sevmem.
ve beni tanıyanlar bu cümlemin üstüne şimdi içlerinden şöyle söylüyor; 'sen neyi seversin ki?' 



Friday, June 17, 2016



bir yanı var 
ömrümüzün,
belki bir gün gülecek.

B.A.

Wednesday, June 1, 2016

have you told anyone?

kapısından içeri girdiğinde şarap bardaklarını da kahve makinasını da kendi elinle koymuş gibi bulacaksın istesen. dolapta mutlaka biraz meyve olacak, çünkü meyveyi sıcak yiyemezsin sen. çarşaflar tam istediğin gibi kokuyor olacak, sorsalar anlatamayacaksın, o kokunun ciğerlerindeki hissini bir tek sen anlayacaksın. koridorda yürüyeceksin bir ileri bir geri; o güne kadar her sabah o koridorda yürümüşsün gibi. o koridorda büyümüş, köşelerine kıvrılıp ağlamış, sarhoş gecelerinde bir duvarından diğerine vurmuş gibi; öyle tanıdık yürüyeceksin. öyle iyi bileceksin. orada içine çektiğin her nefeste öyle rahat edeceksin. banyo aynasındaki ışığın yerdeki aksini seveceksin, bunu bir tek sen farketmişsin, bunu zaten hep sevmişsin gibi. o aynada her akşam kendine bakmış gibi yeniden bakacaksın yüzüne. o aynada günden güne biraz daha yaşlanmışsın gibi, bir gün daha yaşlanacaksın yine. hiçbir yerde bulamadığın huzuru, çıplak ayakların nihayet o evin yerlerine bastığında hissedeceksin. hiçbir yerde huzur bulamayışının sebebinin, oradan uzak kalmışlığın olduğunu farkedeceksin.

insanın en büyük itirafları her zaman kendinedir.
insanı en çok kırıp en çok yoran da kendine itiraf edebildikleridir.
ve insanın yıllarca başka şeylerle oyalanması, kendini kendine bir türlü açamaması, aslında hep bu yüzdendir.

bilmiyorsan öğreneceğin gün gelecek elbet. biliyorsan artık kendine itiraf et;
bir tek senin değil, hepimizin var.
hepimizin hiç gitmediği, asla gidemeyeceği evleri var.
nerede olduğunu bir hatırlayıp, bir kaybettiği.
içinde kimin yaşadığını bir bilip, bir merak ettiği.
bize yazılmamış, bize verilmemiş, tuğlaları bizim için örülmemiş evleri var hepimizin.
hepimizin mutlaka bir tane.
hepimizin, hiç bizim olmamak üzere.