Thursday, March 11, 2010
varlıgım ve onun dayanılmaz hafifligi
Metrodan cıkıyorum.
Paris'in en guzel koselerinden birinde, bir carsamba sabahı, saat 10.30 cıvarı.
isbası yapmaya yarım saat.
dukkana dogru donmektense, dumduz ilerliyorum, istikametim o olmasa da, Parc Monceau'ya dogru.
kulagımda muzik. herseyden biraz.
metroda wabi sabi kitabımı okumusum, belki besinci kere, iyice aklıma girsin diye.
aklımda kitabın soyledikleri. aklımda wabi, ve sabi.
dusunuyorum, etrafıma bakıyorum, dusunuyorum. kendime bakıyorum dusunuyorum. ceplerime soktugum ellerime, hızlı hızlı ilerleyen adımlarıma bakıyorum, dusunuyorum.
ustumdeki tam 40 yıllık paltonun aslında tam bir wabi sabi oldugunu farkediyorum.
hava aydınlık, serin, hatta soguk.
ama bir tek bulut yok gokyuzunde.
sehirleri guzellestiren, bazen de havasi degil mi diyorum kendime.
bu sehir, bugun, hava boyle olmasa, bu kadar guzel olur muydu?
olurdu belki de.
Sagımda Parc Monceau beliriyo.
ve kosan insanlar. kosarken etrafına bakınanlar. kosarken sadece ileri bakanlar. kosarken birbiriyle konusanlar..
aylar once, yine bir sabah is oncesi bu parkta yuruyusum geliyo aklıma, heryer bembeyaz karken.
telefonum calmıs, bir an telefonumu cebimden cıkarmak icin durmus, tam o anda ayakucumda beliren bi karaltıya takılmıstı gozum. insanin basına bir kere gelir ya boyle seyler, ufacık bir sercenin ayagıma kondugunu gormustum. elimde calan telefon, bakakalmıstım ona. o ise bi an bakıp bana, ucuvermisti ayakucumdan.
Tanrı'nın beni ne cok sevdigini gostermek icin sectigi bir yoldu bu da, farketmistim.
Parkın yanından, gunesin altından, trafigin onunden gecerken bunları dusunuyorum.
Ve tam o sırada, kulagımda o ana en yakısacak sarkı baslıyo.
'ton allure, quand to marches juste devant..'
bi an gulumsuyorum.
herseye.
kulagımdaki sarkıya, parktaki insanlara, her yanımdaki gunese, aslında ayagımın ucundan hic kanatlanmamıs o kucuk kusa, icimdeki huzura..
tesekkur ediyorum, hepsine tekrar.
yolun karsısına geciyorum.
gecerken, yururken, dukkana girene kadar hep aynı sarkıyı soyluyorum..
"parfois on regarde les chose, telles qu'elles sont en se demandant pourquoi,
parfois on les regarde, telles qu'elles pourraient etre, en se disant pourquoi pas.."
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment