universitenin ikinci senesi olmalı, dusununce oralara karar kılıyo aklım.
okulun neresi oldugunu hatırlamadıgım bir binasında, kimin oldugunu hatırlamadıgım bir odasında, niye orada oldugumu hatırlamadıgım bir sebepten dolayı, bir sandalyede oturuyorum. sanki birilerinin birseyleri yapmasını bekliyorum, bir imza, bir belge, bir dosya. kulagımda müzik, müzik de, universite hayatımın buyuk askı, ingilterenin o zamanki pop idol'ı Will Young. yeni sarkısı cıkmıs, heryerde aynı sarkı, benim discman'imde dahil. hayır, o zaman henuz ipod yok.
hep aynı sarkı repeat'te, dönüp duruyo, doymuyorum, doyamıyorum sarkıyı sevmelere.
sora, kimbilir kaçıncı turda, gözlerim dolmaya baslıyo. dinledikce, daha cok doluyo, ben inatla çıkarmıyorum kulaklıkları kulagımdan. farkediyorum ki, basbayağı ağlıyorum. burnunu çeke çeke, gözler dolmuş, taşmış bile artık. tekrar başa alıyorum, ağlamak istiyosan, ağlamalısın, yanağa değil, içine akınca fena asıl.
orda ne kadar oturdum hatırlamıyorum. ne kadar ağladım hatırlamıyorum. ama cok oturduğumu ve çok ağladığımı hatırlıyorum. beni ağlatanları da. hatta beni ağlatanları benim aklıma bi anda düşürüp o hallere sokan satırı da..
" i couldn't bear to loose you again..."
bi anda tütü geliyo yanıma, şaşkınlık içinde, bakakalıyo halime, sebebi de biliyo ya, soramıyo hiçbisey.
sarılıyo, sarılıyorum, ağlıyorum. ben işte tam o zamanlar, Will'in bu klipteki düşüp kalkmalarını, yerlerde yuvarlanmalarını, kendini paralamalarını çok iyi biliyorum. tam o zamanlar, çok çok iyi biliyorum. ah ah diyo bana sadece, sadece onu hatırlıyorum. koluma giriyo, kaldırıyo beni yerimden, cıkıyoruz.
bende duran hayat, dışarıda tüm hızıyla akmaya devam ediyo...
1 comment:
Bugun tek istedigim katıla katıla aglamak, ama o kadar zor ki, herkes sana bakıyor en ufak bi gozyasında, sabahtan beri istedigim gibi aglayabilecegim bi kose bakıyorum ve yok
Post a Comment