Thursday, February 25, 2016

SS

işbu post fazla günlük sayfası tadında olmuş olabilir, bu seferlik af buyurun. 



düşününce aslında sorun evrensel; güzel seven adamların karşısına ekseriyetle "kalp yerine karbürator taşıyan" kadınlar çıkar, adam inat ettim bu sefer mutlu olucaz! der, uğraşır durur. tam oldu bu sefer derken, tam bir nefes alacakken mengeneyle öyle bir sıkarlar ki ciğerlerini, adam elleriyle kendini uçurumdan aşağı atar. yar'a yar denmesinin bir sebebi var diye düşünür düşerken ve tam bu sırada bir portakal karanlık bir koridorda yuvarlanır. portakalla başlayan, portakalsız biter.

gerçekten olur şey değil. gerçekten maşallah dediğimizin 3 gün yaşamıyor olması, artık işten bile değil. sefer'in ilk defa mutlu olduğu an arabayı ölümün tam ortasına sürdüğü bir dünyada bizim ne işimiz var? bu kadar güzel sevmeyi bilen adamlar o kabiliyetten mahrum bırakılırken arkada ağlayan kadınların kime ne faydası var, söyle bana güzel kardeşim. cevabını biliyorsan, buyur sen söyle.

resmen civarımdan birini bir daha göreyemeycekmişim gibi üzüldüm. kendime anlam veremiyorum.
bu insanları tanımayanlar da şu dediklerime anlam veremiyo, biliyorum. bi de üşenmedim, bu kadar işin gücün arasında oturdum bunu yazıyorum. kim okuyacak da beni anlayacaksa. resmen kurtlar vadisinde ölen adama saygı duruşu yapanlar gibi oldum. hiç huyum da değil, halbuki. dizilere sarılan, onlarla yatan kalkan insanlardan hiç olmadım. herkesin konuştuğu dizilerin bir sürüsünün konusunu bile bilmem. bi ezel vardı vaktinde, o da pazartesi akşamları iyi bi sallardı omuzlarımızdan; bütün hafta hafif sarsak dolaşırdık. bir de poyraz çıktı başımıza o zamandan beri. bu sefer de çarşamba akşamları dışarda falan olunca evde misafir var da ben onu yalnız bırakmışım gibi hissediyorum, öyle bir gariplik.

şimdi sen söyle bana güzel kardeşim, sema napıcak, gene güçlü kuvvetli yaşayacak mı?
ayşegülün kayıpları listesinde bir de sefer fazla ağır olmayacak mı?
zülfikar yarısı gitmiş yarısı kalmışken aşkın tadına varacak mı?
peki daha dün evlatlık alınan çocuğun çiçeği burnunda babasının küt diye ölmesi reva mı?

neye diye sorulur mu?
tabi ki sana içiyoruz sefer.


No comments: