Tuesday, March 6, 2007


...
sonra bana, acısının tam ortasında soyle dedi:
güclü olmam lazım, aglamamam lazım, bu kadar zavallı, bu kadar aciz olmamam lazım artık!

durdum ben. bi sure sustum. konusmak istedigimde de sadece bunlar dokuldu agzımdan:

"sence bu mu gucsuzluk, acizlik? aglamak mı? aglamak insan olmak, aglamak hissedebilmek demek. aglamak biseylerin varlıgını hissetmek, ona tepki verebilmek demek. aglamak icinde hala birseylerin deveran ettigini, hala 'his'edebildigini gosterebilmek demek. icinin yalan olmadıgını, numara yapmadıgını ispatlaman demek. karsındaki seni aglatmak isteyip de bunu basardıysa eger, onun eline bu gucu vermek, ama aynı anda verdigin gibi alabilecegini de farkettirebilmek demek.
aglamak insan olmak, insan olmak da istersen herseyi yenebilmek demek..

ama eger gun gelip de, icin hala katılıyorsa aglamaktan, ama icin kurumussa, hicbir sey akmıyosa gozlerinden ne kadar ugrassanda, o gun kork işte! hem kendinden, hem karsındakinden.
kendinden kork, cunku o noktaya geldiysen artık saf acı'sındır, 5 duyun duymaz, ayakların yürümez. cunku o nokta, sana insan oldugunu bile hissettirmez. altından kalkmak zordur.. kalktıgında ise bıraktıgın hayat yokolmustur, yenisini kurman gerekir.
ve evet, karsındankinden de kork, cunku sana bunu yapan, sanma ki kötüdür, kötülükten yapar bunları, sana bunu yapan bitiktir, tüketeceği hic birsey kalmadıgı icin yer seni. kork diorum, cunku bole acınası insanlar cevrendeki en tehlikeli seylerdir.
farketmemistin degil mi?"

durdu, dusundu, bir gulumseme gecer gibi oldu gozlerinden.
baktım, guldum, ne ilk ne son dedim icimden.
.
.
.
.
bir daha aglamadı.
anlattıgım korkulardan korktugundan, cok zorladı kendini aglamaya, aglayamadı.
sonra bir gun geldi, uyandıgında, kalbi artık eski rengindeydi.
bana bunu anlatırken, gozlerinden aynı gulumseme gecti.
ama bu sefer gecip gitmedi,
hic gitmedi.

No comments: