Wednesday, February 21, 2007



önce hayali arkadaşım sapin vardı. orda, burda evde, sokakta sapini görürdüm, anne aksam bize gelsin mi? diye izin alırdım annemden, gelsin derdi annem de. hatırlamıyorum neye benzediğini, sadece varlığını hatırlıyorum hayal meyal.
sora sapin gitti, muhtemelen adını bilmediğimiz ülkesine döndü, isi ve anbu geldi, bi kız bi erkek, eğer hafızam beni yanıltmıyosa.. onlar da arkadaşımdı, onlarla da ne oyunlar ne zamanlar paylaştım. ama sanki sapin daha yakındı bana, neden bilmem...

o dönem bitti, ben yuvaya başladım, hayali arkadaşlardan gerçek arkadaşlara terfi ettim. yuvanın sahibinin oğlu, hemde "sınıf" arkadaşım yalın'a aşık oldum, bigün babası yuvaya geldi, ben adama siz benim kayınpederim mi olucaksınız? dedim.
aynı zamanlarda bnim kolonya içmelerim başladı. tuvaletteki küçük dolaptaki selin kolonyasının kapağını doldurup dikerdim kafaya. annem çok kovaladı beni evde, elimde selin kolonyasıyla. sonunda pes ettim, içmedim bi daha, ama onun yuttuğum anda yemek borumu yakışını halla sıcak sıcak hissediyorum düşündükçe.

ilkokula başlamadan önce ise, bütüüüün bu yazılarımın, doldurduğum defterlerin ilk işareti geldi, ben 3 sayfalık ilk romanımı yazdım. adı; bu yaşam böyle mi geçecek?. konusu; hayvanat bahçesinde kapalı yaşayan hayvanların hali. kapak resmi; parmaklıklar arasında bir maymun. baktım ilk romanım aile içinde çok ses getirdi hiç beklemeden ikincisini de yazdım, yine aynı uzunlukta, adı iş adamları. "bugün ofise gittiğimde patron o kadar sinirlydi ki cok korktum ve işten ayrıldım...." diye başlayan; kapagında da silueti gorunen üç adam.

erken yazdım, erken okudum ama ufak bir falsoyla. okumasına okuyodum herseyi, reklamlarda seredip bakkalarda farkettiğim omo, alo, persil, tursili; hepsini. yazmaya gelince, hala sebebini çözemediğimiz bi şekilde, kağıdın sağ tarafına gidiyordu elim hep. arapça gibi, aynada okunur yazılar yazdım bi sure. uzun zaman savaştım, kağıdın solundan baslayamadım. normal yazmasına yazdım evet ama elim, aklım içim hep sağa kayıyodu işte..ama gün geldi, ilkokulun, ilk "okul"umun ilk günü, baktım herkes soldan başlıyor yazmaya. boyun eğdim, bende onarla çıktım yola..


özlediklerini anmak,
daha mı çok özletir,
acıyı mı köreltir,
hic bi zaman bilemedim.
düşünmeyince bişeyi, birini,
onu aklımda bitirebilir miyim?


o en iyi bildiğim çocukluğumu özlediğim kadar,
bana çocukluğum kadar uzak, bi o kadar bilmediğimi de özleyebilir miyim?
özlersem,
.
.
.
yine kendimi çok üzer miyim?

01.09am

3 comments:

www.selinskitchenstudio.com said...

Nasıl geçiyor bu zaman, neden kimse dur demiyor anne? diye sormusum kücükken ben..ya da cok da kucuk deilmisim belki de.ama simdi o zamanları anmak bana yumusak bir pamuk helva gormek gibi hissettirio..pembe,puf puf ve tatlı.ne zaman büyüdük biz?

egemuga said...

biz o yumusak pamuk helvanın ustune atıoruz kendimizi, kucukken oldugu gibi, hafifiz bisi tasır sanıoruz, her sferinde daha sert carpıoruz yere, her seferinde biraz daha buyumus oluyoruz..

Anonymous said...

Hayali arkadas, tersten yazma, aile icinde ses getiren ilk kitap yazmalar falan demissin, ben de "geceleri baska bir insana donusup bu bloga mi yaziyorum" dedim icimden. Sonra "Kisilik bolunmesini mi kastediyorsun agggbi" dedim, "Modasi gecti o kastettigin filmin" diye kesitirip attim, "Biliyorum" diye cevap verdim, "Kac sene onceydi" diye uyardim.